Fulya Akyıldız, 15 yaşından beri hobi amaçlı antika topladığını ve 1984’te Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdikten sonra bu uğraşının devam ettiğini anlattı.
O yıllarda hobi duygusunun ağır bastığını belirten Akyıldız, 1995’te doktorluğu bıraktığını ve sektöre giriş yaptığını dile getirdi.
İnternet kullanımının yaygınlaştığına işaret eden Akyıldız, “Dünyanın her yerinden küçük büyük, çok ya da az değerli antikalar ve sanat eserleri hızlı bir şekilde hareket eder oldu. Bu tabii, bizim için de iyi oldu. Çok eser görüp içinden seçme şansımızı artırdı. 1990’lı yılların ilk yarısında daha sınırlı ve lokal pazarlarda çalışırken şimdi pazarımız genişledi” diye konuştu.
Akyıldız, uzun yıllar bu sektörde ithalat yaptıklarını ifade ederek, “Kurlardan dolayı son yıllarda biraz sekteye uğrasa da yurt dışında özellikle doğru pazarları bulduğunuz zaman nitelikli eserleri ülkeye getirmek çok güzel bir şey. Ülkeye de belli sanat ve antika eserleri kazandırmış oluyorsunuz” dedi.
Kraliçe Juliane Marie onuruna üretilmiş küp
Türkiye’de antika sektörünün yaygın olmadığına işaret eden Akyıldız, koleksiyonerlik için meraklı olmanın önemini vurguladı.
Kırılganlığından dolayı cam ve porselen eserlerin nadir bulunduğunu anlatan Akyıldız, şunları kaydetti:
“Bunların içerisinde de bazı nedenlerle belli bir kraliçenin tahta çıkışı veya belli bir şeyin 100, 200. yılları onuruna yapılmış özel çalışmalar vardır. Bunlar önemli firmaların üretimleridir. Mesela bizim elimizde de Kraliçe Juliane Marie onuruna üretilmiş Royal Copenhagen’ın bir çift küpü var.
Üzerinde bebek tutamaklı kapaklı küpler. Tasarımı dışında üzerine çalışılmış ve aklı temsil eden felsefenin önemli simalarının kıl fırçayla yapılmış portreleri var. Bunlar inanılmaz detaylı ve aylarca süren çalışmalardır. Bunların bugüne kadar gelmiş olması önemli.” (AA)